Ebeveynler için tarih boyunca en zor konulardan biri çocuklarının kontrol edemedikleri davranışları olmuştur. Özellikle erken çocukluk döneminde sıklıkla karşılaşılan ani ve keşif dolu hareketler, her şeye dokunma eğilimi, ağza atma girişimleri, istekler üzerine otomatik pilota bağlamış devam eden ısrarlar anne-babaların kontrol etmekte oldukça zorlandıkları anlardır. Sıklıkla gözlemlenen ebeveyn tepkileri, sert bir tonlamayla gelen “Hayır, olmaz, yapma, yeter” gibi olumsuz içerikli emirler ya da kimi zaman çocuğun tepkisini daha da arttıracak fiziki müdahalelere de rastlarız. Fakat yine aynı gözlem sonucu ebeveyn olarak bu tutumumuz çocuğumuzun davranışını değiştirmeye yetmemiş aksine zaman zaman öfke davranışı perçinlemiştir.
Çocuklarda öfke patlamaları; çığlık atma, yüksek sesli ve durdurulamayan ağlama, bağırarak kötü sözler söyleme/suçlamalarda bulunma, ebeveyne vurma gibi davranışlarla yansıyabilir. Bu davranışlarla birlikte oturduğu yerden kalkmama, kımıldamama, tükürme gibi fiziksel tepkiler de görülebilir. Kimi zaman markette elinde şekerlemeyi tutup yere çömelmiş, annesinin dizine yapışmış bağırarak ağlayan bir çocuk görürüz. Tahmin ettiğimiz üzere çocuğun öfke patlaması anına tanıklık ediyoruzdur. Peki bu bağırmalar, ağlamalar ya da öfke krizi anlarında yaşananlar bize neyi ifade eder? Bizler ebeveyn olarak o davranışları nasıl yorumlarız, çocuklar aynı davranışı hangi amaçla yapar?
Az önce verdiğimiz markette öfke patlaması yaşayan çocuk örneğinden gidelim. Annesinin gözünden baktığımızda, annenin düşündüğü şey büyük ihtimalle, çocuğunun dikkat çekerek istediğini yaptırmaya çalıştığıdır. Genel olarak yaşananlar da şu şekilde ilerler: Çocuk aşırı tepkiler vererek hem annenin hem de çevredekilerin dikkatini çeker, bu anne üzerinde bir baskı oluşturur ve anne susturmak için çocuğun istediğini alır. Çünkü daha önce birçok kez böyle olmuştur. Bazen şekerlemeyi almadan önce, bazen de alıp ev gibi özel ve rahat alanlarında sözel ya da fiziksel olarak çocuğa öfkesini yansıtabilir. Annenin öfkesi hem çocuğunun söz dinlememesinden dolayı hem etrafa karşı anneyi mahcup ettiğini düşündüğünden dolayıdır.
Peki aynı örnekte çocuğun aklından geçenler neler? Öncelikle market gibi birçok nesne ve insanın bir arada olduğu ve sürekli bir şekilde çocuğun dikkatini çelen uyaranların bulunduğu ortamlar, çocuklar için tam bir dağılma, karar verememe, yoğunluğun arasında strese kapılıp kontrolsüz tepki verme alanlarıdır. Böyle yerlerde çocuk, etrafındaki hangi kişiye nasıl davranıp hangi nesneyle nasıl ilgileneceğini bilemez. Bir nevi mental bir karmaşa hisseder. Ne yapacağını bilmezken yapmayı en iyi bildiği şey de bağırarak, çığlık atarak ya da inatla yerde oturmaya devam ederek içindeki karmaşayı dışa vurmaktır. Annenin dikkat çekmek ya da istediğini yaptırmak için bulduğu yol dediği şey aslında çocuğun içerideki karmaşasını dışa vurarak sağladığı bir rahatlamadır.
Bu öfke patlaması sonucu rahatlama sırasında annenin tepkisi de bu patlamanın sonunda çocuğun takınacağı tavır üzerinde belirleyici bir etkiye sahiptir. Eğer annenin çocuğa tepkisi sözlü veya fiziksel şekilde sert olursa, çocukta şaşkınlıkla içe kapanıp susma ya da aksine daha çok bağırmaya sebep olabilir. Ama anne sabırlı, sevgi dolu ve şefkatli tavırla, yumuşak ve içten sarılmalarıyla yöneteceği süreç de az önceki durumun tam aksine çocuğun içindeki karmaşayı çözmesi için güvenli bir liman oluşturacaktır. Böylelikle çocuk, karmaşasını dışa vurmuş, rahatlamış ve bu rahatlamayı da annenin şefkatli ve güvenli limanında yapmış olduğu için bu krizi sakinlemiş ve bir süre sonra dinginleşmiş şekilde kendini bulur.
Yani, çocuklarımızın duygularını dışa vurma şekilleri her zaman bizim düşündüğümüz gibi dikkat çekme ya da şımarma girişimleri değil aksine rahatlama, karmaşadan kurtulma ve kendi güvenli limanlarına dönme denemeleri